ARAMA YAP

Subhanallah (6.Bölüm) - Muhammed Hüseyin (R.A.)

Rabbimizi nasıl tesbih etmemiz gerektiğini hep beraber anlamaya çalışıyorduk. Tesbih edince ne olur, etmeyince ne olur, rabbimizi tesbih ediyor muyuz etmiyor muyuz, rabbimize hamd ediyor muyuz etmiyor muyuz, rabbimizi tekbir edip etmediğimizi, tevhid edip etmediğimizi hep beraber anlamaya çalışıyoruz.

Allah’ın ilk indirdiği tam sure Fatiha Suresi’dir; orada Allah kendine hamd ediyor ki siz de hamd edin diyor. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur. Rabbine hamd edebilmek için, onu övebilmek için bir şeyi görebilmen, bir şeye şahit olman lazım. Bu şahit olduğun şeyin övgüye, övülmeye layık olması lazım ki onu övebilesin; yani hamd edebilesin ve bu arada şahit olmuş oluyorsun. Bununla beraber azdan çoğu anlamış oluyorsun, bir damladan bir deryayı anlamış oluyorsun. Aynı zamanda bu benzetme yoluyla olmuş olur. Eğer bir damla böyle ise bir derya nasıldır, bunu benzetmeye, anlamaya çalışıyorsun ki buna da “teşbih” denir, benzetme yoluyla rabbimizi anlamak denir.

Allah’ın ilk olarak tam indirdiği ve sürekli olarak bize okuttuğu sure olan Fatiha Suresi’nin ilk ayetinde “hamd, âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur, Allah içindir” derken rabbimizi teşbih ediyoruz, anlamaya çalışıyoruz. Nereden? -El Esmau’l Husna onundur, o isimlerle ona dua edin, davet edin, buyurdu Allah (A’râf /180). Allah’ı El Esmau’l Husna’sından teşbih ederek anlıyoruz. Bir teşbih etmek vardır, bir de tenzih etmek vardır. “Subhanallah” deyince rabbimizi tenzih etmiş oluruz, “elhamdulillah, Allah-u Ekber ve lâ ilâhe illallah” deyince de teşbih etmiş oluruz. Bu iman ile ilgilidir, rabbimizi anlamakla, tanımakla ilgilidir, alakalıdır.

Eğer rabbimizi dengede teşbih ve tenzih etmezsek, ikisi bir arada olmazsa ne olur?

Ya Yahudilere ya da Hristiyanlara benzeriz. Yahudiler Allah’ı öyle bir tenzih ettiler ki teşbih edemediler, Allah’ı El Esmau’l Husna’sından anlamadı, anlamak istemedi, kabullenemediler. Ne dediler? -Allah’ı anlayamazsın, Allah’ı tanıyamazsın, dolayısıyla onu bilemezsin, onu bulamazsın, hatta onun hakkında bir düşünceye de sahip olamazsın, onu sevemezsin. Böyle söyleyerek kendilerine göre tenzih ettiler; yani, Allah ulaşılmaz, anlaşılmaz dediler. Hristiyanlar da tam tersini yaptılar, onu tenzih etmediler, teşbih ettiler; Allah'ı kula benzettiler. “Allah indi, Hz. Yakup (a.s.) ile güreşti” deyip onu insana benzettiler. Birçok konuda teşbih edip rabbini tenzih etmediler, anlamadılar. Onun yüceliğini, ekberliğini, subhanlığını, hamidliğini anlamadılar; yani El Esmau’l Husna’sından anlamadılar. Kendilerine göre teşbih edip yaratılmış bir varlığa benzettiler. İkisi de yanlış, ikisi de kâfir oldu.

Mü’min olabilmek için tenzihi ve teşbihi beraber yapman lazım. El Esmau’l Husna’sından teşbih ediyor benzetiyorsun, kendine bakıp rabbini kendinle anlıyorsun. “Benim görmem vardır, rabbim El Basir’dir. Elbette ki onun görmesi benim görmeme benzemez. O her şeyi ile her şeyi görür, içini de görür dışını da görür, bir insanın düşüncesini de görür niyetini de görür, ne yapacağını da görür ne yapmayacağını da görür, yaptığını da yapacağını da görür ve buna şahittir” demen lazım. Allah, Semi’ isminden işitme vermiştir, kul işitiyor ve kendi işitmesi üzerinden teşbih yapıyor. Kul, rabbini anlamaya, tanımaya çalışıyor, bununla beraber tenzih etmesi lazım. “Benim görmeme, benim işitmeme, benim sevmeme, benim dilememe, benim gücüme, kuvvetime, kudretime onun kudreti, görmesi, işitmesi, bilmesi, sevmesi benzemez; çünkü ben yaratılmış bir varlığım, kulum, o ise yaratandır” demesi lazım.

Kul sadece teşbih yoluyla ne yapmış olur? -Bir damladan sonsuz bir deryayı anlamaya çalışmış olur, rabbini burada tenzih eder. Allah’ın isimlerinde onu teşbih ediyorsun, tanıyorsun, şahit olup şehadet ediyorsun, gayba iman ediyorsun, bir de onu tenzih edip “elbette ki benim anladığım gibi değildir” demen lazım. O El E’âla’dır; yüceler yücesidir, o El Ekber’dir; azamet ve kibriya sahibidir, her işinde övgüye layıktır, asla kendisine itiraz edilmeyen, hesap sorulmayandır, neden niçin deyip huzurunda fikir beyan edilmeyendir, huzurunda bence bana göre demek mümkün olmayandır. Böyle bir şeyi mü’min bir kul aklından, gönlünden geçirmez. Rabbi ile konuşurken, dua ederken edepli olmalıdır, tenzih ederek huzurunda durmalıdır, edeple konuşmalı, bir şeyi söyleyecekse onu edeple söylemelidir.
...
Devamını sohbetten dinleyelim inşallah...