Subhanallah (4.Bölüm) - Muhammed Hüseyin (R.A.)
Subhanallah demiştik, Rabbimizi hamd ile nasıl tesbih etmemiz gerektiğini anlamaya çalışacağız inşallah.
Allah ayeti kerimede meleklere “yer yüzünde bir halife yaratacağım” buyurduğunda melekler “biz seni hamd ile tesbih edip dururken yeryüzünde fesat çıkaracak, yeryüzünü ifsat edecek, bozacak, bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi halife yapıyorsun” dediler (Bakara /30). Daha önce bunu izah etmiştim; Allah bir hitapta bulunduğunda bütün bilgiler onun içindedir; yani “yeryüzünde bir halife yaratacağım” deyip meleklere hitap ettiğinde yeryüzünü de halifeyi de bütün insanlığı da ve onların neler yaptıklarını da gösterdi. Melekler bir anda o konu hakkında bilgi sahibi oldular. Melekler “yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi halife yapıyorsun? Oysaki biz seni hamdın ile tesbih ediyoruz” dediklerinde buradan gizli olarak hangi mana çıkıyor? -Biz halife olmaya daha layığız manası çıkıyor. Seni hamd ile tesbih edenler halife olmaya layıktır, dediler.
Allah onlara cevap olarak “muhakkak ki sizin bilmediklerinizi ben biliyorum” buyurdu (Bakara /30). Melekler hemen tövbe edip istiğfar ettiler ve “senin bize öğrettiklerinden başka bir şey bilmiyoruz, sen subhansın, dediler” (Bakara /32).
Evet, rablerini hamd ile tesbih eden melekler insana secde etmişse nereden secde etmesi gerekir? Halifenin hangi hâlinden dolayı halife secdeye layık olur? -Hamd ile tesbih edince, hamd ile tesbih etmesi gerekir ki meleklerden üstün olsun, meleklerin secdesine layık olsun. Eğer hamdı, tesbihi bilmiyorsak hamd etmemiz, tesbih etmemiz mümkün müdür? -Hayır. Tesbih bütün isimleri kapsar. Allah her bir ismi ile subhandır, her bir ismi ile onu tesbih etmeliyiz. Subhanallah deyince bütün isimleri ile rabbimizi tesbih etmiş oluruz; tabi ki dilimizle. Gönlümüzün tesbih edebilmesi için rabbimizi tanımamız lazım ki tesbih edebilelim.
Tesbih eden var mıdır? -Cevap hayır. Eğer bir kul yüzde bir, rabbini tesbih edebiliyor, rabbine hamd edebiliyorsa meleklerin secde ettiği kul olmuş olur, sadece yüzde bir! Tesbihi yapamıyoruz, tesbih etmeyi, tesbih etmenin ne demek olduğunu bilmiyoruz. Kim biliyor? -Allah biliyor. Peki, melekler biliyor mu? -Hayır; ama melekler nurdan, aşktan, muhabbetten, teslimiyetten, Allah’a karşı edepten, haşyetten varlıklardır. Buna rağmen tesbih ederken Allah’ın kendisine olan tecellisi kadar tesbih edebilirler. Melekler, Allah’ı ne kadar biliyor, ne kadar tanıyabiliyorsa o kadar secde edebilirler.
İnsan, meleklere göre rabbini tesbih ederken ne kadar tesbih edebilir? -Yüz kat! Yüz kat daha fazla tesbih edebilme, hamd edebilme imkânı vardır; çünkü Allah, 99 ismi ile ona tecelli etmiştir. Allah’ın Nur ismi meleklerde tecelli etmiştir ki onlara olan bütün bu tecelli nura göredir, meleklerde tecelli eden nura göredir; ama kulda 99 farklı isim, farklı El Esmau’l Husna vardır. Onun için kul tesbih edince meleklerden yüz kat daha fazla tesbih etmiş, hamd etmiş olur. Ne kadar? -Rabbini isimlerinden tanıdığı, anladığı kadarıyla. Bununla beraber Allah’ın fiillerine, ef’âline şahit olup, şehadet ettiği kadarıyla. Nerede şahit oluyor? -Kendi üzerinde, kendi hayatında. Bu her birimiz için böyledir.
Onun için hayatı yaşarken Allah hangi muamelede bulunursa bulunsun, o muamele nereden, kimden gelirse gelsin, Allah’tan gelmiştir. Ne yana dönersen dön rabbinin vechi oradadır, rabbinin güzelliği senin için orada tecelli etmiştir; senin kazanman için, kendi nefsinden kurtulman için, Allah diyebilmen için, lâ ilâhe illallah diyebilmen için, nefsinin şirkinden, nifakından, hasedinden, rüyasından kurtulman içindir. Hiç bundan büyük nimet, bundan daha büyük bir güzellik olur mu senin için! Rabbinin güzelliği orada tecelli ediyor ki sen o güzelliği alasın, onunla güzel olasın.
Evet, ne yana dönersen dön, rabbinin tecellisi ile, vechi ile, güzelliği ile, cemali ile karşı karşıyasın. Var mıdır böyle bir kul? Ne yana dönerse dönsün, hangi muameleye tabi tutulursa
tutulsun, Allah hangi imtihanı verdiyse; hastalık olsun, musibet olsun, bela olsun, dedikodu olsun, iftira olsun, yokluk olsun, her ne olursa olsun; “rabbim bana rahmeti ile, muhabbeti ile muamele ediyor. Beni sevdiği için zandan, vehimden, şeytanın verdiği vesveseden, hayali varlığımdan kurtarmayı dilemiş, beni kendine çekiyor, zatı ile, sıfatı ile tecelli edip hakiki varlığı vermek istiyor. Bana bu muameleyi rahmetinden dolayı, bana olan sevgisinden dolayı yapıyor” diyor, diyebiliyor! Kaç kişi söyleyebiliyor, kim söyleyebiliyor ya da ne kadar söyleyebiliyor!
Yaptığı nedir?
Yaptığı; feryat etmektir, isyan etmektir, itiraz etmektir, “neden, niçin” deyip rabbini hesaba çekmektir, Allah hakkında sû-i zanda bulunmaktır. Böyle midir, değil midir! O zaman Subhanallah diyemedik, Elhamdulillah diyemedik, Allah-u Ekber diyemedik, lâ ilâhe illallah diyemedik demektir. Ya bunlardan birini söyleriz ya da tam tersini söyleriz. Bunu söyleyebilmek için nefsin erimesi gerekir.
...
Devamını sohbetten dinleyelim inşallah...