ARAMA YAP

Subhanallah (16.Bölüm) - Muhammed Hüseyin (R.A.)

Hep beraber rabbimizi tesbih etmeye, onu nasıl tesbih etmemiz gerektiğini anlamaya çalışıyorduk. Allah’ın, ayet-i kerimede “yerde, gökte ve ikisi arasında her ne varsa hepsi rabbini hamd ile tesbih eder” buyurur (İsra /44). Hepsi rabbini tesbih ediyor, ona hamd ediyor. Allah başka ayetlerde şöyle emreder; “azim olan rabbinin ismini tesbih et” (Vâkıa /96) “e’âlâ olan rabbinin ismini tesbih et” (E’âla /1). “O subhandır” (İsrâ /1). Onun için namazda rükû ederken “subhane rabbiyel azim” deyip, azim olan rabbimizin ismini tesbih ediyoruz. Aynı şekilde secdede “subhane rabbiyel e’âlâ” deyip, e’âlâ olan rabbimizin ismini tesbih ediyoruz. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz öyle buyurdu, öyle emretti, öyle yaptı, biz de öyle yapmaya çalışıyoruz.

Rabbini tesbih etmek her andadır, her anda olmalıdır. Hayatı yaşarken Allah bizi hangi imtihanlara tâbi tutarsa tutsun, her ne olursa olsun rabbimizi tesbih etmemiz lazım; yani “subhanallah” dememiz lazım; yani “rabbim subhandır, hatasız, kusursuz, eksiksiz, yanlışsızdır. Onun her işi, her ef’âli, her fiili kemalat üzeredir, doğrudur, güzeldir, rahmettir, hayırdır, benim için cennettir, benim için Allah’a yakınlıktır” demeliyiz. Bu hayatı yaşarken kiminle, ne ile imtihana tâbi tutulursak tutulalım rabbimizi tesbih etmeliyiz, yoksa tesbih etmiş olmayız, dilimizle tesbih etmiş olur; ama gönlümüz tesbihi tasdik etmemiştir. Elbette ki insan bir beşer olarak üzülür, sıkılır, ancak bu onun beşerî tarafıdır; ama rabbinden yüzde yüz emindir, rabbine güveniyor, tevekkül ediyor ki rabbi subhandır, doğru yapmıştır, güzel yapmıştır, hayr olanı yapmıştır. Bu, Allah’ın ef’âlinde, fiillerinde, işlerinde onu tesbih etmektir.

Bir de esmasında onu tesbih etmek gerekiyor. Kul, Allah’ın El Esmau’l Husna’sını kendi üzerinde tesbih eder, kendi üzerinde Allah’ın isimlerine şahit olur, şehadet eder. Bütün insanlar üzerinde, bütün varlık üzerinde şahit olur. Kulun şahit olurken rabbini tesbih etmesi gerekir; yani kendindeki rahmeti görünce, Allah’ın rahmanlığını, rahimliğini anlar. Allah’ın ikram ettiği kerimliği kendi üzerinde görünce Allah’ın kerimliğini anlar. Sonsuz bir deryadan bir damla misali kendi üzerinde Allah’ın isimlerini görünce Allah’ın da isimlerini, El Esmau’l Husna’sını anlamaya çalışır, anlar.

Mesela biri kendi çocuğuna ya da muhtaç birine veya hasta birine rahmet edince kendindeki rahmete bakıp “acaba Allah nasıl rahmet ediyor” deyip, kendindeki muhabbete ve sevgiye bakınca da “acaba Allah nasıl sever” deyip rabbinin isimlerini anlar, anlamaya çalışır. Bununla beraber Allah, ef’âliyle, fiilleriyle, işleriyle, esmasıyla anlaşılmayacak kadar subhandır ki kul da ancak kendine göre anlar, kendindeki rahmete göre anlar. Bunun bin katı, yüz bin katı her ne söylerse söylesin anlamış olmuyor. Onun için “rabbim subhandır, onun rahmetini anlamaktan acizim, muhabbetini anlamaktan acizim, işlerini anlamaktan acizim, kudretini anlamaktan acizim. Subhan olan Allah’tır; ama gerisi hepsi Allah’ın yarattığı mahlûkattır, kuldur. Allah hiçbir şeye benzemez, hiçbir şey de ona benzemez” demesi gerekir.

Elbette ki herkesin (veliler için bu böyledir) ilmine, marifetine, müşahedesine, şahadetine göre marifetleri, bilgileri vardır. Bu yüzden marifeti kadar rabbini tesbih edebilir, rabbine hamd edebilir. Aynı şekilde marifeti kadar iman edebilir, marifeti kadar Allah’a teslim olabilir, takva sahibi olabilir, marifeti kadar ihlas sahibi olur, samimi olur. Bununla beraber marifeti kadar rabbini tesbih edebilir, rabbine hamd edebilir, rabbini tekbir edebilir, rabbinin hakkını takdir edebilir. Böyle bakınca herkes eksik olduğunu bilir.

Hiç kimse kâmil manada Allah’ı tanıyamaz. Yaratılmış bir mahlûkun kendi yaratanını anlaması mümkün değildir, aklı onu ihata edemez. Onun için kul, acziyetini bilir, bilmelidir. Kul acziyetini ne kadar bildiyse, rabbine ne kadar boyun büktüyse Allah kendini ona o kadar tanıtır. Bu yüzden Allah ayet-i kerimede “eğer takva sahibi olursanız Allah size yolu gösterir, kendisine varacak yolu gösterir” buyurur (Talâk /2). Takva sahibi olursanız Allah size öğretir, dedi Allah. Size bilmediklerinizi o öğretir; ama Allah oraya şart koyuyor, takva sahibi olursan, dedi. Yani rabbini ciddiye alırsan, kul olmayı kabul edersen, rabbine karşı edepli olursan, “ben biliyorum, ben anladım, ben tanıdım” demezsen, kulluğunu bilir, kul olmaya çalışırsan, bunun için samimi olursan, dedi Allah.

Devamını sohbetten dinleyelim inşaallah...