ARAMA YAP

Subhanallah (14.Bölüm) - Muhammed Hüseyin (R.A.)

Subhanallah deyince; Allah her türlü noksanlıktan, eksiklikten beridir, zatıyla, sıfatlarıyla ve El Esmau’l Husna’sıyla kemalat üzeredir, bununla beraber ef’âliyle, fiilleriyle, takdiriyle, emriyle, hükmüyle, işiyle, davetiyle kâmildir, mükemmeldir, eksiksiz, kusursuz ve noksansızdır, demiş oluruz. Allah’ın ef’âlini, fiillerini, işlerini anlamadan onun isimlerini, sıfatlarını anlamak, onun zatını anlayıp, tanıyıp ona vasıl olmak mümkün değildir. Bu herkes için böyledir.

Bütün peygamberler kâmil manada rabbini tesbih etmiş, hamd etmiş, tahmid etmiş, tekbir etmiş, Allahu ekber demiş, tevhid etmiş, gerçek manada lâ ilâhe illallah demiştir. Peygamberlere tâbi olanlar da bütün Allah dostları da böyledir; yani önce ona şahit olup şehadet etmiştir ki her muameleyi Allah yapıyor, imtihanlara o tâbi tutuyor, kendine o davet ediyor, o kendini tanıtıyor, o, sevgiye, muhabbete, âşıklığa layık olduğunu kuluna gösteriyor, yaşatıyor, tattırıyor. Sonra kulunu kendine davet edip “haydi, gel” diyor. İstesek de istemesek de rabbimize gidiyoruz, gideceğiz, hepimiz gideceğiz. Nasıl ki şimdiye kadar gelenlerin hepsi gitmişse biz de öyle gideceğiz.

Bütün mesele; Allah’ın huzurunda nasıl karşılandığımızdır. Allah bizi nasıl karşılıyor? Bir dost gibi, bir sevgili gibi mi karşılanıyoruz, yoksa sahibinden kaçan kaçak bir köle gibi mi? Allah ayet-i kerimede “kaçak bir köle gibi” buyurur (Sâffât /140). Ne zaman Allah’tan, Allah’ın emrinden, takdirinden, hükmünden kaçsak, rabbimizden kaçmış oluyoruz. Bunun sebebi nedir? -Rabbimizi tanıyamamamızdır, tanıdığımızı zannetsek de iman etmememizdir. Allah her kulun gönlüne, marifetine, duasına, tercihine göre kendisini ona tanıtır; yani marifeti verir. Allah bir kula marifetini verince, kendini ona tanıtınca neyle tanıtır? -Ef’âliyle, esmasıyla, sıfatlarıyla tanıtır; yani subhanlığıyla, ekberliğiyle tanıtır, hamde layık olduğunu tanıtır. Bununla beraber kendisinden başka ilah olmadığını; yani tevhid ile tanıtır.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz “Allah bir kuluna marifetini verdiğinde, kendini ona tanıttığında o kul, rabbinden yüz çevirirse, yanlış yaparsa, eksik yaparsa, sanki unutmuş gibi düşünürse, konuşursa, hareket ederse Allah bu marifeti ondan almaz. Kıyamet günü bu marifetiyle, bu marifetle beraber onu hesaba çeker” buyurur.

Hepimiz rabbimizi anlamaya, tanımaya çalıştık. Onun El Esmau’l Husna’sından o marifete ermeye, ulaşmaya, anlamaya çalıştık inşallah. Herkesin kendine bakması gerekir; marifetinin gereğini yapıyor mu yapmıyor mu? Bununla beraber Allah’ın ayetlerini öğrenmeye, anlamaya çalıştık, o ayetleri yaşıyor muyuz yaşamıyor muyuz? Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in hâlini, ahlakını anlamaya çalıştık. El Esmau’l Husna’nın onda tecelli ettiğini, onun azim bir ahlak üzere olduğunu, âlemlere rahmet olarak gönderildiğini, ümmetin de ona tabi olanlar olarak rahmet olması gerektiğini öğrenmeye, anlamaya, iman etmeye çalıştık. Bakacağız kendimize, onun ahlakı bizde ne kadar tecelli etti, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e ne kadar tabi olduk, onun ahlakına ne kadar büründük, ne kadar onun iman ettiği gibi iman etmeye çalıştık, Allah’a teslim olduğu gibi teslim olmaya çalıştık, Allah’a itaat ettiği gibi itaat etmeye çalıştık!

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in Allah’a karşı ne kadar takva sahibi olduğunu, bununla beraber Allah’ın kullarına, mahlûkata nasıl muamele ettiğini anlamaya çalıştık. Hepsinde kendimize bakacağız, ne kadar ona benzemişiz, ne kadar ona tabi olmuşuz! Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e ne kadar tabi olduysak ona o kadar benzedik, ona o kadar yakın olduk, Allah’a o kadar yakın olduk, kendi hakikatimize o kadar yakın olmuş olduk demektir.

Allah önümüze Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i örnek olarak koyuyor, dolayısıyla bütün peygamberleri örnek olarak önümüze koyuyor. Sizin için örnek bunlardır. Bu yüzden sizden bunlar gibi kul olmanızı, bunlar gibi iman etmenizi, Hz. İnsan olmanızı, Allah’a yeryüzünde halife olmanızı istiyoruz. Allah’ın bizden istediği budur.

Devamını sohbetten dinleyelim inşaallah...