ARAMA YAP

Subhanallah (13. Bölüm) - Muhammed Hüseyin (R.A.)

Subhanallah deyip rabbimizi nasıl tesbih etmemiz gerektiğini hep beraber anlamaya çalışıyorduk. Allah kendi kendini tesbih eder, o subhandır. Subhanallâhi ammâ yuşrikûn: “Allah şirk koşanların şirk koşmalarından münezzehtir, subhandır” (Haşr /23). Subhanallahi amma yesifûn: “Allah onların vasıflandırmalarından subhandır” (Saffât /159). Rabbini tesbih et, rabbinin kendisini sana tanıttığı gibi tesbih et ve anla, rabbini hamd ile tesbih et, buyurdu Allah.

Namaz; baştan sona tesbihtir, hamdtir, tekbirdir, duadır, rabbine yöneliştir, onun huzurunda durmaktır, rükû edip eğilmektir, secde edip yaklaşmaktır. Eğer tesbihin, hamdin, tekbirin, tevhidin hakikati anlaşılmazsa sadece birtakım hareketler yapmış oluruz. Bu hareketler hiç kimseyi Allah’a yaklaştırmaz. Namazın hakikatini, Allah’ın oradaki muradını anlayabilmek için de içeriğine bakmak gerekir. Namaza başlarken “Allahu ekber” deyip rabbimizi tekbir ediyoruz. Sonra namaza başlar başlamaz Subhaneke'yi okumaya başlayıp “sen subhansın” diyoruz. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in emrettiği gibi onu tesbih ediyoruz. Muhatap direkt rabbimizdir, direkt olarak ona söylüyoruz.

Subhaneke: “Sen subhansın.” Direkt “sen” diyorsun. Eğer rabbinin huzurunda durmamışsan, senin muhatabın rabbin değilse o an aklında her ne varsa sen ona “subhansın” demiş olursun. Allahumme ve bihamdik: “Sen benim ilahımsın, Allah’ımsın ve hamd sana mahsustur, sana hamd ediyorum. Ve tebareke ismuk: “Senin ismin mübarektir.” Senin bütün isimlerin mübarektir, ebedidir, ezelidir. Allah’ın tecellisi de öyledir, bana nimeti kazandıracak olan, ebedi nimetleri kazandıracak olan seni tesbihtir, sana hamdtir. Ve teâlâ cedduk: “Sen yüceler yücesisin.” Sen azim olansın, sen güç, kuvvet, kudret sahibi olansın, mülkün sahibisin, bütün şeref sana aittir. Ve la ilahe ğayruk: “Senden başka ilah yoktur.”

Onu tevhid ettim, tesbih ettim, ona hamd ettim. Başta da tekbir etmiştim. En sonunda tevhid ettim; yani la ilahe illallah demiş oldum ve bunu direkt olarak Allah’a söyledim. Zaten Fatiha’yı okurken hep beraber anlamışız, vuslat yolculuğunu da Fatiha ile anlıyor, Fatiha ile yapıyoruz. Onun için Allah günde 5 sefer huzura davet edip kendini tekbir ettiriyor, tesbih ettiriyor, hamd ettiriyor, tevhid ettiriyor ve kulun bunu sürekli yapması gerekir. Kulun bir de namazın dışında da daimî namazda; yani sürekli Allah’ın huzurunda olması gerekir.

Bir mü’min ya rabbini tekbir ediyor, ya hamd ediyor, ya tesbih ediyor, ya da tevhid ediyordur. Eğer kul bunun dışında bir hâlde ise, rabbini unutmuşsa o gaflettedir. Manevi olarak yolculuğu yaparken de bu böyledir. Herkes Allah’ı sevdiğini söyleyebilir ve söyleyen mutlaka doğru söyler. Neden seviyor? -Rabbini nimetlerinden, ikramlarından dolayı seviyor. Bu, yolun başındakinin sevmesidir. Rabbine hamd ediyor, rabbine şükrediyor, rabbini tesbih ediyor. Hangi hallerde? Nimet gelince, ikram gelince, rabbi onu sevindirince “rabbim bana ikram etti” der (Fecr /15). Bu, Allah’ı seviyor; ama nefsi ile seviyor, nefsi için seviyor. Bu sevgi, Allah’a gitmez, onun nimetlerine, ikramlarına gider. Kul bu haliyle ölürse imanını kaybeder; çünkü aslında onun imanı yoktur. O, nefsi için Allah’ın ikramlarını seviyor.

Ama bir musibet, bir sıkıntı, bir bela, bir dedikodu, bir iftira, bir hastalık, bir yokluk gelince ne yapar? -Hemen umutsuzluğa kapılır, Allah’ın, ayet-i kerimede buyurduğu gibi “rabbim bana ihanet etti” der (Fecr /16). Rabbim beni önemsemedi, rabbim beni ciddiye almadı, der. Hâlâ “rabbim” diyor. Neden böyle söylüyor? -Çünkü Allah’ı tanımamış, Allah’ı rahman ve rahim olarak tanımamış, kerim olarak tanımamış, ekrem olarak tanımamış, Allah’ın, kulu için takdir ettiği her ne varsa kendisi için hayır olduğuna iman edememiştir. “Ben kendim için hayrı daha iyi biliyorum, onun için şunun şöyle değil, şöyle şöyle olması gerekir” diye hüküm verip, Allah’ın kendisi için verdiği hükmü kabul edememiş, takdirini kabul edememiş, takdirine itiraz etmiştir. Dolayısıyla rabbine karşı en büyük saygısızlığı yapmış olur. Böyle biri cahil biridir. Cehaletinden dolayı ne yapıyor? -Hakkı, hakikati, hak olan rabbini kendinden perdeliyor ve küfre giriyor.

Bütün insanların hâli genel olarak böyledir; ama bu daha büyümemiş, çocuk mesabesindedir. Rabbini bilmeyen, tanımayan, ama duymuş, ama rabbini kabul ettiğini zanneder. Rabbini daha onu kabul edememiş, yolu yürüyünce, buluğ çağına yaklaşınca, daha buluğa ermeden bu sefer ne yapıyor? -Nimetlere şükrediyor, rabbine hamd ediyor, rabbini övüyor, bununla beraber bir de musibetlere karşı isyan etmemeye, dayanmaya çalışıyor, içindeki nefsinin küfrünü bastırmaya, susturmaya, onu dinlememeye, şeytanı dinlememeye çalışıyor.
...
Devamını sohbetten dinleyelim inşaallah...