Subhanallah (1.Bölüm) - Muhammed Hüseyin (R.A.)
İnşallah yeni bir sohbete başlayacağız. Ramazandan önce “Tevhid ve Aşk” demiş ve bu sohbeti anlamaya çalışmıştık. Ramazan ayı boyunca da “Rabbinin İsmi İle Oku” sohbeti ile okumayı öğrenmeye, anlamaya, okumaya çalışmıştık. İnşallah bundan sonra tesbihi, tahmidi; hamdı, tekbiri; Allahu Ekber ne demektir onu anlamaya çalışacağız. Bunların hepsinin toplamı la ilahe illallah’tır; yani tevhid, tesbih, tahmid ve tekbir. Programın ismi de budur.
Önce genel olarak bir giriş yapalım, toptan böyle biraz anlamaya çalışalım. Daha sonra hepsini bir bir izah etmeye, öğrenmeye, anlamaya çalışacağız inşallah. Tesbih nasıl yapılır, kim rabbini tesbih ediyor, kim tesbih etmiyor, kim rabbine hamd ediyor, kim etmiyor, hamd nasıl yapılır, bununla beraber Allah’ın “rabbini tekbir et” diye emrettiği tekbir nasıl yapılır, bunu anlayamaya çalışacağız inşallah.
Bütün bunların hepsinin toplamında tevhid vardır, vahdet vardır. Tesbih demek; “subhânallâh” demektir. Allah bunu kendisi için kullanır. Onun için Allah ayeti kerimede Fesebbih bi hamdi rabbike vestağfir: “Rabbini hamd ile tesbih et ve istiğfar et” buyurur (Nasr /3). Tesbih edemediğin, hamd edemediğin her haline istiğfar et, dedi Allah. Subhânallâhi ammâ yesifûn: “Allah onların vasıflandırmalarından beridir, münezzehtir, subhandır” (Sâffât /159). Subhânallâhi ammâ yuşrikûn: Allah onların şirk koşmalarından münezzehtir, beridir” (Tûr /43). Allah subhandır.
Subhan; El Esmau’l Husna’dan değildir. Subhan, Allah’ın sıfatlarından bir tanesidir. İsim başka, sıfat başkadır. Sıfat bütün isimleri kapsar, bütün isimlerle mevcuttur. Allah her bir ismi ile subhandır. Bununla beraber Allah her bir ismi ile kendisine hamd edilir; hamidtir, her bir ismi ile tekbir edilir; ekberdir, El Kebir’dir. İsim olunca onun tecelli ettiği bir sınır vardır; ama sıfat olunca bütün isimleri içine alır ki her bir isimde o sıfatlar tecelli eder.
Subhânâllahi vel hamdulillahi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Bu tesbih, tesbihin tamamıdır. Dört rekât tesbih namazını kılarken bunu 300 defa okuduk; yani rabbimizi tesbih ettik, tahmid ettik, tekbir ettik ve tevhid ettik. Bunlar Allah’ın sıfatlarıdır. Bu üçünü anlatmaya çalışırken toplam olarak tevhid etmiş, gerçek manada lâ ilâhe illallah demiş oluruz.
Herkes kendine göre bir şeyler anlatabilir, anlatıyor da zaten. Herkesin derdi neyse, gönlü ne ile meşgulse, kendine göre hayr olarak neyi görüyorsa onu düşünür, onu konuşur, onun peşinden gider, hatta her neyi seviyor ise ona iman etmiştir, onun imanı odur. Dolayısıyla onu tesbih eder, onu över, ona hamd eder; yani onu tekbir eder, onu büyük kabul eder, bununla beraber onun davası her ne olursa olsun onun büyüklüğünü de anlatır. Herkesin bir davası vardır. Kiminin davası ebedi hayatıdır, kiminin davası Allah’ın rızasıdır, kiminin davası dünyadır, kiminin davası kendine göre bir şeylerdir; yani bir put üretmiş, artık onu dava edinir. Bu her ne olursa olsun, ismi ne olursa olsun fark etmez.
Eğer birinin davası ebedi hayatı değilse, Allah’ın rızası değilse o dava batıl bir davadır. Böyle biri davasını över, ona hamd eder; yani onu tesbih eder, davasını büyük bilir, büyük tanır ve aynı şekilde büyük olarak takdim eder; yani onu tekbir eder, “tek dava budur” deyip onu tevhid eder. Dolayısıyla o bunun ister farkında olsun ister olmasın, onu Allah’ın önüne koymuştur.
Onun için tesbih gerçek manada nasıl yapılır, tahmid, hamd nasıl yapılır, tekbir; Allahu Ekber nasıl söylenir, bununla beraber hepsinin toplamında gerçek manada nasıl lâ ilâhe illallah deyip tevhid edilir, hep beraber rabbimizin anlattığı gibi, öğrettiği gibi okumaya, anlamaya çalışacağız inşallah.
İnsan hayatı yaşarken mutlaka onun bir gayesi, bir amacı vardır. İnsan bir şeylerin peşinden koşar, çaba, gayret sarf eder. Onun için konuşur, anlatır, onu düşünür, hayal eder, proje yapar, program yapar. Onun kendi kendine bir davası, bir gayesi, bir amacı vardır. Ama Allah “senin dünya hayatındaki gayen, amacın; âbd olmaktır, seni bunun için yaratmışım” dedi. Bu yüzden âbdiyeti doğru anlamak gerekir. Herhangi bir şeyi Allah’ı sever gibi seversen Allah’a âbd olmadın, her neyi sevdiysen ona âbd olmuşsun ve o senin putun olmuş olur.
Herhangi bir şey için ya da herhangi biri için, o fark etmez; “bu noksansızdır, eksiksizdir, kusursuzdur” dediğinde onu tesbih etmiş, herhangi bir şeyi Allah’ı över gibi översen ona hamd etmiş, herhangi bir şeyi büyük bilir onu büyüklersen onu tekbir etmiş olursun.
Genel olarak ümmetin düştüğü çukur, düştüğü uçurum, dünya ile ilgili olandır. Bakıyorsun onu tekbir ediyor; yani “para her şeydir, para insanın şerefidir, para insanın namusudur, haysiyetidir, para insanın huzurudur, mutluluğudur, saadetidir” diyor. Yetmez, “hatta onunla ahiretini de kazanıyorsun” der. Böyle biri dünyaya tapmıştır. Dolayısıyla o; dünyayı tesbih ediyor, dünya için dünyaya hamd ediyor, onu övüyor, dünyayı büyüklüyor, parayı büyüklüyor.
...
Devamını sohbetten dinleyelim inşallah...